ÖZET
Amaç:
İnstabil torakolomber kırıklarda, kırık omurgaya pedikül vidası yerleştirilerek uygulanan kısa segment posteriyor pedikül vidası tespitinin (KST-P) radyolojik sonuçlarının, kırık omurgaya vida yerleştirmeden uygulanan uzun segment posteriyor pedikül vidası tespiti (UST) ile karşılaştırmasıdır.
Yöntemler:
Torakolomber bölgenin instabil kırıkları nedeniyle KST-P veya UST uygulanan, AOSpine torakolomber kırık sınıflamasına göre kırık tipi A4 veya B2 olan ve en az 1 senelik takibi olan 17 hastanın radyolojik verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Cerrahi öncesi, cerrahi sonrası erken dönem ve son takip radyografilerinde, lokal kifoz (LK) açısı ve anterior vertebra yükseklik (AVY) değerlerleri ölçüldü; gruplar arası karşılaştırma yapıldı.
Bulgular:
Hastaların (erkek: 12, kadın: 5) ortalama yaşları 50,1±12,8, ortalama takip süreleri 15,7±6,4 aydı. Kırık seviyeleri L1 (n=8), L2 (n=5), T12 (n=2), L3 (n=1) ve L4’tü (n=1). Dokuz hastaya KST-P, 8 hastaya ise UST uygulandı. Cerrahi girişim öncesi, KST-P grubunda ortalama LK açısı değeri 17,4±10,6°, UST grubunda 16,5±5,8 dereceydi (p=0,83). Cerrahi sonrası erken dönemde, bu değerler KST-P grubunda 6,9±5,6°, UST grubunda ise 10,3±7,3° (p=0,14); takip grafilerinde KST-P grubunda 8,8±5,8°, UST grubunda ise 12,0±7,2° olarak ölçüldü (p=0,36). AVY değeri, KST-P grubunda cerrahi girişim öncesi ortalama %72,4±14,5, UST grubunda %56,4±14,8 idi (p=0,05). Cerrahi sonrası erken dönemde, bu değerler KST-P grubunda %88,5±9,5, UST grubunda %75,6±18,5 (p=0,13); takip grafilerinde KST-P grubunda %86,6±11,3, UST grubunda ise %69,1±19,5 olarak ölçüldü (p=0,06).
Sonuç:
İnstabil torakolomber patlama kırıklarında, KST-P ile, UST’ye benzer radyolojik sonuçlar elde edilmiştir. Hareketli segmentleri feda etmeden, stabil bir tespit elde etmeyi mümkün kılan bu yöntemin, instabil patlama kırıklarının tedavisinde tercih edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
BULGULAR
On yedi hastanın, 12’si erkek, 5’i kadındı. Ortalama yaşları 50,1±12,8 olan hastaların, ortalama takip süreleri 15,7±6,4 aydı. Dokuz hastanın eşlik eden ekstremite, pelvis ve/veya kaburga kırıkları vardı. Sekiz hastada kırık seviyesi L1, 5 hastada L2, 2 hastada T12, birer hastada ise L3 ve L4 idi. AOSpine torakolomber kırık sınıflamasına göre 9 olgu tip A4, 8 olgu tip B2 olarak değerlendirildi. Yük paylaşımı sınıflamasına göre, tüm hastaların ortalama skoru 6,2±1,0 iken; KST-P grubunda ortalama 5,5±0,5, UST grubunda 6,0±1 olarak değerlendirildi (p=0,11). Dokuz hastaya KST-P, 8 hastaya ise UST uygulandı (Tablo 1) (Şekil 2, 3).
Cerrahi girişim öncesi ortalama LK açısı değeri, KST-P grubunda 17,4±10,6 derece iken, UST grubunda ortalama 16,5±5,8 dereceydi (p=0,83). AVY değeri ise, KST-P grubunda ortalama %72,4±14,5, UST grubunda ortalama %56,4±14,8 olarak ölçüldü (p=0,05). Cerrahi sonrası erken dönemde, ortalama LK açısı değeri, KST-P grubunda 6,9±5,6 derece, UST grubunda ise 10,3±7,3 dereceydi. Postoperatif dönemde izlenen, azalmış LK açısı değerleri, her iki grup için de istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,003 ve p=0,001). AVY değerlerinde de anlamlı düzelmeler izlendi. KST-P grubunda ortalama %88,5±9,5, UST grubunda ise ortalama %75,6±18,5 olarak değerlendirildi (p=0,01 ve p=0,03). Cerrahi sonrası erken dönemde, KST-P ve UST grupları arasındaki LK açısı ve AVY değerleri karşılaştırıldığında ise, farkların istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görüldü (p=0,14 ve p=0,13) (Tablo 2).
Hastaların son takip grafilerinde ölçülen LK açısı değerleri, KST-P grubunda ortalama 8,8±5,8 derece iken, UST grubunda ortalama 12,0±7,2 dereceydi. Cerrahi sonrası erken dönem değerlerine göre izlenen bu artışlar, istatistiki olarak anlamlı bulundu (p=0,006 ve p=0,001). Takip grafilerinde, AVY değeri, KST-P grubunda ortalama %86,6±11,3, UST grubunda ise ortalama %69,1±19,5 olarak ölçüldü. Bu değerlerdeki değişiklikler ise, cerrahi sonrası erken dönem ile karşılaştırıldığında, iki grup için de, anlamlı değildi (p=0,05 ve p=0,09). KST-P ve UST grupları arasında, son takip grafilerinde ölçülen LK açısı ve AVY değerleri karşılaştırıldığında ise farkların istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görüldü (p=0,36 ve p=0,06) (Tablo 2).
Cerrahi sonrası dönemde, hiçbir hastada nörolojik komplikasyon ve implant yetmezliği gelişmedi. Bir hastada, lokal yara bakımı ve antibiyotikler ile tedavisi sağlanan yüzeyel enfeksiyon, bir hastada ise geç dönemde implantların çıkarılmasını gerektiren dirençli enfeksiyon izlendi.
SONUÇ
İnstabil torakolomber patlama kırıklarında, kırık omurgaya pedikül vidası yerleştirilerek uygulanan KST ile, UST’ye benzer radyolojik sonuçlar elde edilmiştir. Hareketli segmentleri feda etmeden, stabil bir tespit elde etmeyi mümkün kılan bu yöntemin, instabil torakolomber patlama kırıklarının tedavisinde tercih edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Etik Komite Onayı: Bu çalışma için etik komite onayı Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan alınmıştır (onay numarası: 121, tarih: 16.01.2019).
Hasta Onamı: Çalışmanın retrospektif tasarımından dolayı hasta onamı alınmamıştır.


